DİRİDEN ŞEFAAT İSTEMEK ŞİRK MİDİR?

 

Selamün aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhu. Kardeşler bu zamanda gündem olan Ahmed ibni Hanbel’in Müsned’inde geçen Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin hizmetçisi ile olan diyaloğunda geçen bir mesele o da nedir, Peygamber aleyhissalatu vesselam hizmetçisine diyor ki; “Senin bir ihtiyacın var mı hizmetçi de o an cevap vermiyor.

 

Bir gün geldiğinde yine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e; Ey Allah’ın Rasulü benim bir ihtiyacım var deyip ey Allah’ın Rasulü benim ihtiyacım kıyamet günü bana şefaat etmendir diyor.

Bunun üzerine Peygamber aleyhissalatu vesselam “sana bunu kim öğretti” diye soruyor.

O da diyor ki; Rabbim öğretti.

Bunun üzerine Peygamber aleyhissalatu vesselam; Çokça secde ederek bana bu konuda yardımcı ol diyor.

 

Müsned’de geçen bu hadisi şerifi delil olarak kimileri mücahitten, diriden, hayatta olan birinden şefaat talep edilebilir,caizdir demesi üzerine biz bu açıklamayı yapma gereği gördük.

Evvela şefaat nedir, hadis-i şeriflerde geçen şefaat ne anlama gelir?

Bunlardan kasıt dua istenilmesidir.

Bu aynen Bir Müslümanın bir Müslüman kardeşine  “kardeşim şu sıkıntımın gitmesi için Allah’a dua eder misin” demesi gibidir bu da caizdir.

Buna ne denir? Buna dua ile tevessül etme denir.

Yine Ahmed ibni Hanbel’in müsnedin de geçen bu hadisi şerifin farklı bir rivayetinde şu ifade geçer;

Sahabeler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelirler ve derler ki bizi senin şefaat edeceğin insanlardan kılması için Allah’a dua et.

 

Buradan ne anlıyoruz?

“Sen bize şefaat et” gibi hadislerden anlaşılan şey “ey Allah’ın rasulü sen bizi şefaat edeceğin insanlardan olmamız için Allah’a dua et” isteğidir..

Yoksa bu insanlar niye gelip sadece Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den “ey Allah’ın rasulü bana şefaat et” desin eğer bu doğruysa, tüm sahabeler aleyhissalatu vesselam’ın böyle yapmasını örnek alarak herkes birbirinden şefaat talep edebilirdi.

Nice savaşlar olmuştur, Bedir savaşı, Uhud savaşı Hendek gazvesi olmuştur, bunun dışında nice fetihler olmuştur, hiçbir kimse gelip de birbirlerine bize şefaat et gibi isteklerde bulunmamışlardır çünkü sahabe arasında “İcma-i Sükut” olmuştur, yani suküti bir icma olmuştur ki kesinlikle bir insanın bir insandan şefaat istemesi şirktir.

 

Bir şeyin şirk olabilmesi için üç madde zikredilir.

Onlardan birisi de o meselenin şeriatta onun şirk olduğuna dair nâssın olmasıdır.

Yunus suresi 18.ayette Rabbimiz şöyle buyuruyor;

وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شُفَعَٓاؤُ۬نَا عِنْدَ اللّٰهِۜ قُلْ اَتُنَبِّؤُ۫نَ اللّٰهَ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي السَّمٰوَاتِ وَلَا فِي الْاَرْضِۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ

Allah’ı bırakıp, kendilerine hiçbir zarar ve fayda vermeyecek şeylere ibadet ediyor ve: “Bunlar, bizim Allah katındaki şefaatçilerimizdir.” diyorlar. De ki: “(Allah bu varlıklara ibadeti meşru kılmamış ve bunlara şefaat yetkisi vermemiştir. Buna rağmen böyle iddia ederek) Allah’a göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?” O (Allah), onların şirk

koştuklarından münezzeh ve yücedir. (10/Yûnus, 18)

 

Bu ayette mutlak ifade olarak Allah’tan başka ibadet ettikleri dediğinde sadece ölüler demiyor ki,hayatta olsun veya ölü olsun kim olursa olsun onlara ibadet ederler ve derler ki bunlar bizim Allah katında şefaatçilerimizdir.

 

Müşriklerin en büyük özelliklerinden birisi  Allah’tan başka mabudlarından şefaat istemeleridir.

Onların kendilerine şefaatçi olmalarını istemeleridir. Allah’tan başkasına ibadet edenlerin mabudlarından iki beklentisi vardır; Bunlardan birincisi, “bizi Allah azze ve celle yaklaştırıyor onun için biz bunlara ibadet ediyoruz.” derler, ikincisi ise Yunus suresinde belirtildiği gibi “onlar bizim Allah katında şefaatçilerimizdir” derler.

Bugünkülerde “Allah sana izin verirse bana şefaat edermisin” derler, halbuki herhangi bir kayıt getirmekle şirk, şirk olmaktan çıkmaz.

 

Nasıl ki hakimiyet kayıtsız şartsız Allah azze ve celle’ye aittir dediğimizde birisi kayıt getirip “Allah izin verirse yada Allah benden razı olursa hakimiyet kayıtsız şartsız bana aittir” dediğinde bunun hiçbir anlamı olmuyor ve o insan müşrik oluyorsa aynı şey şefaat için de geçerlidir.

اِنِ الْحُكْمُ اِلَّا لِلّٰهِۜ اَمَرَ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّٓا اِيَّاهُۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا

يَعْلَمُونَ

 

Hüküm yalnızca Allah’ındır. O, kendisinden başkasına kulluk/ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (12/Yûsuf, 40)

 

 

“Hüküm yalnızca Allah’ındır” ayetinde Rabbimiz hasr ifadesini kullandığı gibi şefaat ayetinde de aynı şekilde bunu yapmıştır. Arapça’da normalde mübtedâ, haber cümlesinden önce gelir, haber de sonra gelir.

Eğer haber öne geçti ise bu bir hasr ifadesidir.Ayettede böyle bir kullanım vardır.

 

قُلْ لِلّٰهِ الشَّفَاعَةُ جَم۪يعًاۜ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

De ki: “Şefaatin tümü Allah’ındır. Göklerin ve yerin hâkimiyeti/egemenliği O’na aittir. Sonra O’na döndürüleceksiniz.” (39/Zümer, 44)

 

Şefaat Allah azze ve celle’ye aittir.

Hangisi olursa olsun ölüden de diriden, hangi kayıtı getirirsen getir tüm şefaat Allah’a aittir.

Rabbimiz buyurur ki;

وَلَقَدْ جِئْتُمُونَا فُرَادٰى كَمَا خَلَقْنَاكُمْ اَوَّلَ مَرَّةٍ وَتَرَكْتُمْ مَا خَوَّلْنَاكُمْ وَرَٓاءَ ظُهُورِكُمْۚ وَمَا نَرٰى مَعَكُمْ شُفَعَٓاءَكُمُ الَّذ۪ينَ زَعَمْتُمْ اَنَّهُمْ ف۪يكُمْ شُرَكٰٓؤُ۬اۜ لَقَدْ تَقَطَّعَ بَيْنَكُمْ وَضَلَّ عَنْكُمْ مَا كُنْتُمْ تَزْعُمُونَ۟

Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi yalnız ve tek olarak bize geldiniz. Size nimet olarak verdiklerimizi de arkanızda bıraktınız. Size şefaat edeceğine inandığınız ortaklarınızı da yanınızda görmedik. Andolsun ki, aranızdaki bağlar kesildi ve (size fayda vereceğini) zannettiğiniz şeyler kaybolup gitti. (6/En'âm, 94)

 

Yani “şufea” ile “şureka” aynı anlama geliyor dolayısıyla şefaat talebi dua etmektir, birinden şefaat beklemek ona dua etmektir dolayısıyle sen birinden “bana şefaat eder misin” dediğinde ona dua etmiş oluyorsun.

Burada ayriyeten şunu da ilave edelim bir insan iyi niyetiyle veyahutta birtakım kayıtlar getirerek şirki meşrulaştıramaz, haram helalleşemediği gibi iyi niyet ile veya bir takım kayıtlar getirerek şirki de küfrü de imana tebdil edemez.

Bir insan ben şeriat gelsin diye oy veriyorum derse bu insan müşrik olur çünkü onun niyeti bu konuda geçersizdir.

 

Aynı şekilde de bir insanın bir takım kayıtlar getirerek Allah izin verirse, Allah senden benden razı olursa bana şefaat et demesi onu şirke girmekten engellemez ayriyeten nasıl ki bir sofi şeyhinden veya tarikat liderlerinden medetler beklerse, ondan şefaat beklerse o insan müşrik oluyorsa bir insanın da mücahitten şehitlerden ve salih insanlardan bana şefaat et demesi caiz değildir,şirktir.

Hadisteki başka bir ifade de bunu açıklar.

 

Bu, Ahmed ibni Hanbel’in açıklaması değil, bizim kendi açıklamamız da değil, hadisteki başka bir ifadedir.

Hadis, hadisi açıklar.

“Benim ihtiyacım kıyamet gününde bana şefaat etmendir” hadisini başka bir hadis şöyle açıklıyor;

Ey Allah’ın resulü Allah’ın beni senin şefaat edeceğin insanlardan kılması için Allah’a dua et.”

Hem Taberani’nin Kebir’inde geçer, hem de Ahmed ibni Hanbel’in müsnedin de geçer.

Bunlar bizim açıklamamız değil, bizim açıklamamız olmadığı gibi alimlerin de açıklaması değil.

 

Bizlere siz şefaati inkar mı ediyorsunuz diyen yaygaracılar var, bunların hepsinden davacı olacağız O ayrı bir fasıldır, ne zaman dini açıklamamız fitne olmuştur?

Bunlar dünyada da rezil olacak, ahirette de rezil olacak insanlardır.

Siz Allah azze ve celle’nin ayetini yok mu sayıyorsunuz?

Koskocaman ayetler var, koskocaman muhkem deliller var, siz muhkem delilleri bir tarafa bırakarak müteşabih olan bir hadise dayanarak nasıl olur da buradan bu şirk değildir diyebilirsiniz?

 

Allah’tan korkmak lazım,dost hatasını gösterendir.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurur ki;

“Senin gerçek arkadaşın, sana ayıplarını gösterendir”

Kardeşim biz size hatanızı gösteriyoruz, bu kadar tevhid uğrunda mücadele eden insanlar iseniz bizim uyarımızı dikkate almanız gerekir.

قُلْ لِلّٰهِ الشَّفَاعَةُ جَم۪يعًاۜ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

De ki: “Şefaatin tümü Allah’ındır. Göklerin ve yerin hâkimiyeti/egemenliği O’na aittir. Sonra O’na döndürüleceksiniz.” (39/Zümer, 44)

 

Bu ayeti kerime muhkem olarak orada duruyor, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in birçok şefaat ile ilgili hadisi şerifleri var bunlar varken müteşabihe sarılmak nasıl olur?

Malumunuz ki bu usulü'l fıkıh da bir kuraldır, U’lumul Tefsirde de bir kuraldır, müteşabih olan meseleler muhkeme hamledilir.

 

Muhkem olan nâslardan bazıları şunlardır;

 

قُلْ لِلّٰهِ الشَّفَاعَةُ جَم۪يعًاۜ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

De ki: “Şefaatin tümü Allah’ındır. Göklerin ve yerin hâkimiyeti/egemenliği O’na aittir. Sonra O’na döndürüleceksiniz.” (39/Zümer, 44)

 

 

O’nun izni olmadan kim O’nun yanında şefaat edebilir?

مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَشْفَعُ عِنْدَهُٓ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ

 

وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْز۪ي نَفْسٌ عَنْ نَفْسٍ شَيْـًٔا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا تَنْفَعُهَا شَفَاعَةٌ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ

Öyle bir günden sakının ki; (o gün) hiçbir nefis bir başkasının yerine geçmez, hiç kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez ve onlara yardım da edilmez. (2/Bakara, 123)

 

Biz direkt rabbimize dua edemiyor muyuz?

Rabbimiz buyurur ki;

 

وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪ي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟

Rabbiniz buyurdu ki: “Bana dua edin, size icabet edeyim. Hiç kuşkusuz, bana ibadet etmekten büyüklenenler, boyun eğmiş/alçaltılmış olarak cehenneme gireceklerdir.” (40/Mü’min (Ğafir), 60)

Müteşabih meseleleri hiçbir kapaliliga yer olmayan  muhkem olana hamlederiz.

 

Allah'tan başkasına ibadet eden müşriklerin onları şefaatçi edindiğine dair birçok ayeti kerimeler var, Allah'tan başkasına ibadet edenlerin müşrik olduğuna, Allah'tan başkasına ibadetin batıl olduğuna daire çok fazla deliller vardır, onları zikrettik, onunla ilgili bir tercüme de yapmışızdır, o kadar ayet ve hadisler var muhkem olarak bunları bırak,gel bir tane bir tane müteşabihe sarıl o müteşabihden hüküm çıkar ?!  Rabbimiz şöyle buyuruyor;

 

فَاَمَّا الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَٓاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَٓاءَ تَأْو۪يلِه۪ۚ وَمَا يَعْلَمُ تَأْو۪يلَهُٓ اِلَّا اللّٰهُۢ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ اٰمَنَّا بِه۪ۙ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَاۚ وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّٓا اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ

Kalplerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve (ayetleri hevalarına göre) yorumlamak için müteşabih olan ayetlerin peşine düşerler. O (ayetlerin) tevilini/hakiki anlamını yalnızca Allah bilir. İlimde derinleşenler derler ki: “Ona iman ettik. Hepsi Rabbimizin katındandır.” Ancak akıl sahipleri düşünüp öğüt alır. (3/Âl-i İmran, 7)

 

Biz itikadımızı açıklıyoruz ve bunun da yanlış olduğunu söylüyoruz siz insanlara öyle anlatabilirsiniz biz de insanlara bunu anlatıyoruz.

Eğer insanlar bu anlattıklarımıza inanmayacak ve oralı olmayacaksa biz sonucu Rabbimize havale etmişizdir, şüphesiz ki kıyamet gününde anlaşamadığınız meselelerde hüküm verecek olan Allah azze ve celle’dir.

 

Rabbimiz böyle buyuruyor diyoruz, insanlar bize “siz şefaati inkar ediyorsunuz” diyor…

Şefaati inkar eden insan kafirdir, zerre kadar şefaatin inkarı söz konusu değildir, biz mutlak olarak şefaati inanıyoruz.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin şefaat edeceğine inanıyoruz alimlerin şefaat edeceğine, şehitlerin şefaat edeceğine, müminlerin,çocukken ölenlerin şefaat edeceğine inanıyoruz.

Eğer bu mesele caiz ise o zaman herkes birbirinden şefaat talep etsin.

 

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem caiz olmayan bir iş olduğunda sükut etmezdi, bir iş yanlış ise o zaman onun olmuş olduğu bir yerde sükut etmezdi .

Derdi ki senin bu yapmış olduğun şey yanlıştır derdi demek ki bu eğer açıkladığımız gibi doğru ise sahabe de bunu yapardı…

Sahabe salih ameller yapmada bizden daha hırslı olan insanlardır, hayırlı ameller de bizden çok daha hızlıdır, o zaman Bedir’de Uhud’da daima birbirlerinden şefaat isterlerdi.

 

“Kardeşim içimizde kim önce şehit olursa, Allah onun şehitliğini kabul edecek olursa ve bizden de razı olacak olursa o zaman bize şefaat et” derlerdi ancak böyle bir şey demediler.

Allah için bu meseleyi başımızı iki elimizin arasına koyup bir düşünelim.

Nâslara tabi olalım

Allah azze ve celle’nin ve Resulü’nün dediğine tabi olalım.

 

Nisa 59 ne zaman uygulanacak?

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَاُو۬لِي الْاَمْرِ مِنْكُمْۚ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ ف۪ي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَأْو۪يلً

Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Resûl’e itaat edin. Sizden olan (Müslim/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen) yöneticilere de (itaat edin). Herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, şayet Allah’a ve Ahiret Günü'ne inanıyorsanız (o meseleyi çözmek için) Allah’a ve Resûl’e götürün. Bu, daha hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir. (4/Nîsa, 59)

 

Kardeşler aklımızı başımıza toplayalım, bir iki tane meselelerden dolayı küfre şirket düşen insanlardan olmayalım. Bu zamana kadar olan beraberlik bundan sonra da devam etsin çünkü Allah azze ve cellenin beyanı varken rasulün beyanı varken açıkça birtakım insanlar razı olsun diye bizler farklı konuşamayız.

Ölüm var,Allah azze ve celle’ye hesap vermek var. Rabbimizin huzurunda fayda verecek olan kalbi selim olmak ve sahih bir akide ile Rabbin karşısına çıkmaktır.

Rabbim hepimizi iman üzere ahirete intikal eden müminlerden eylesin.

Şunu da son olarak hatırlatayım, Allah azze ve celle ahirete iman etmeyen insanlar hakkında şöyle buyurur;

 

وَجَعَلْنَا عَلٰى قُلُوبِهِمْ اَكِنَّةً اَنْ يَفْقَهُوهُ وَف۪ٓي اٰذَانِهِمْ وَقْرًاۜ وَاِذَا ذَكَرْتَ رَبَّكَ فِي الْقُرْاٰنِ وَحْدَهُ وَلَّوْا عَلٰٓى اَدْبَارِهِمْ نُفُورًا

Anlamasınlar diye kalplerine de perde germişizdir, kulakları üzerinde de ağırlık vardır. Sen, Kur’ân’da Rabbini tek (ilah) olarak andığında, arkalarını dönüp nefretle kaçıp giderler. (17/İsrâ, 46)

 

Böyle sapık insanlardan olmayalım, Rabbim bizi kendi kelamını razı olduğu şekilde okuyup anlayan ve gereğiyle amel eden insanlardan eylesin.

Biz böyle inanan insanların müşrik olduğuna inanıyoruz yani diriden, ölüden, şehitlerden, mücahitten şefaat istemesinin caiz olduğuna inanmanın şirk, böyle inananların da müşrik olduğuna inanıyoruz ve bunu da tekrarlamış olalım.

Allah azze ve celle hepimize kendi yolunda hareket eden ve nebisi Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e tâbi olan müminlerden eylesin.

Kapatmak için ESC tuşuna basın.